4 Eylül 2010 Cumartesi

Yazsam mı Yazmasam mı siz karar verin..

Öncelikle baştan söylemek ve itiraf etmek istiyorum ki; Bu satırlar gelişigüzel üzerinde çalışılmadan yazılmıştır. Bundan sonra'da bu yazının devamının yazılıp yazılmayacağına siz karar vereceksiniz.

Soruyorum yazayım mı yazmayayım mı ?


İstanbula ilk olarak 2008 yılı nisan ayının ortalarında geldim. O sırada bir forumdan tanıştığım İstanbul'da yaşayan sevdiğim bir arkadaş vardı. Onu ziyarete gelmeyi ve İstanbulu görmeyi çok istiyordum.

Tam ben bu düşünceleri aklımdan geçirirken bir ilaç firmasında Tıbbi Mümessillik yapan ev arkadaşım ki onu'da Karaman'dan Zonguldak'a gelirken otobüste tanıdım kalacak yeri yoktu evime aldım birlikte 1 sene yaşadık, işte bu ev arkadaşım bir haftasonu seminer için İstanbula gelecek oldu. Hazır şirketin arabası gidiyor gel bana yoldaş ol beraber gidelim dedi ve fırsatı değerlendirip 2 günlüğüne İstanbula geldim. O zamanlardan hatırladığım tek şey Galata köprüsü, İlk Starbucks deneyimi ki itiraf edeyim hiç bir zaman 3 ü 1 arada'ya alışmış bu bünye Starbucks'ın o berbat kahvelerini sevemedi. Eminönü balık, Taksim gezi parkı, İstiklal ve Beşiktaş - Eminönü arası o kadar yol yürümek. Tabi şimdiki gibi akbilimiz yok ve ulaşım İstanbul'da pahalı bir şey.


Ardından yine tarihini çok iyi hatırlıyorum 1 mayıs 2008 İzmire gitmek için İstanbul'dan aktarma yapmak. 1 mayıs günü o kalabalıkta gezmeye çalışmak. İlk defa burna çekilen ve acı gelen biber gazı. Ve "ne oluyor abi ya" şeklindeki saf söylemler. Sonra aynı gece Nilüfer Turizm ile İzmire geçmek, Nilüfer Tmsf'ye geçince ne kadar güzel ve kaliteli olmuş söylemi. İzmirde 5 gün kalmak sonrasında İstanbula Zonguldak ta okuyan yurttan bir arkadaşımın yanına uğramak ve Zonguldağa beraber geçeriz kararı. Bu süreçte Eyüp Sultanı , Eyüp'ü, Pierre Loti yi ilk defa görmek. 2 günde İstanbul turları. Bu sürede ilk Metrobüs deneyimi ve adamlar yapmış abi söylemi. Yeni Bosna'da bir akşam sohbete çağırılmak. Hekimoğlu İsmail'i dinlemek ve kim bu adam diye kendi kendime araştırmaya koyulmak.

O sene öyle geçti Zonguldağa döndük okulu bitirdik Memlekete tatile gittik. Eylül oldu okullar açıldı okul dönüşü kol gibi giren TTNET faturası ve bilgisayarıma kavuşmak. Ardından siyasi forumlarda sabahlara kadar bir şeyler paylaşmak. Mart 2009 seçimleri öncesi bu süreci sıklaştırmak ve Ak Parti'li arkadaşların İstanbula daveti. Ziyaretleri genelde ayın 7 sinden sonra yapacaksınki krediyi kullanabilesin. Bir kere geldim 2009 yılının mayıs ayına kadar istanbula. Sonra Zonguldak Ak parti teşkilatı ile beraber 17 mayıs 2009 İstanbul İnönü stadındaki gençlik şöleni. Orası bir başlangıç oldu. Forumlardan yavaş yavaş soğudum ve Sözlük macerema başladım mayıs ayının başında. İhl sözlük'le başladım buna. Çok hareketli ve hızlı aylar. Uykusuz geçen geceler. Sürekli tanım yapmalar. Daha sonra İhl sözlüğün Ankara buluşmasına gitmek taa Zonguldaktan kalkıp. Ta dediğime bakmayın orası daha yakındır İstanbula göre Zonguldak'a. Orada güzel insanlarla tanışmak ve temmuz 11 den sonra 3 aylık Bartın macerası. Internet orucu bildiğimiz . Net yok telefon bile yok ama ayrı bir huzur var aynı bir güzellik.

Sonrası 2009 Eylül ayı ardından Ekim ayı gelir ki twitter maceram var. Yazsam mı Yazmasam mı karar veremediğim bir macera. İşte bu yüzden sorma ihtiyacı verdim. Yazayım mı yazmayayım mı . Siz karar verin ben içinden çıkamadım.