4 Ocak 2010 Pazartesi

Carpe Diem ...

Carpe diem latince bir kelime, Latin edebiyatından İngiliz edebiyatına girmiş, devamında ise Ölü Ozanlar Derneği kitabı ve filmi ile dünyaca tanınmış bir kelime.


Ânı yaşa, gününü gün et, zamanın tadını çıkar, günü yakala gibi anlamlara gelmektedir. İstedikleri geleceği düşünmemek, yarını irdelememek, hesap etmemek...


Bu yüzden Batı'dan bize dayatılanlardan birisi de carpe diem akımı, Modernizmle beraber bu da bir dayatmanın ürünü, ama bunun özellikle son zamanlarda lise gençliğinin diline kadar düşmüş olması üzüntü verici, aynı zamanda tehlikeli. Gerçi ilk başta masum bir slogan gibi dursa da altında yatan gerçekler ve düşünce böyle olmadığını gösteriyor. Bir Müslümanın anı yaşaması fikri biraz endişe verici. Zira bir Müslüman yarını düşünmeden, ölümü düşünmeden yaşamamalıdır. Sadece bugünü yaşayarak ve yaşamdan tad almaya bakarak yaşamak tehlikeli bir yaşam biçimidir.


Carpe Diem aynı zamanda hedonizmle paralel bir düşüncedir, Hedonizm yani zevkcilik, hazcılık da tehlikeli bir görüştür. Hedonizm Sokrates'in öğrencisi Aristippos'un öğretisidir.
Yüksek değerin haz olduğu , bedensel zevkler sayesinde alınan bu hazların ideal yaşam biçimi olduğunu, yaşamda başka anlamlar aranmaması gerektiğini savunan öğretidir.


Yeme-içme, eğlence ve cinsel haz başta olmak üzere bedenin ya da beden yolu ile ruhun elde ettiği zevkler ve hazlar bu öğretinin temelidir.

Carpe diem ile hazcılık son yıllarda Dünya'da ve ülkemizde hızla yükselen bir kavramdır. Bu kavramın sonuçları 15-35 hatta daha ciddi rakamla 15-40 yaşları arasında oldukça açık görülmektedir.

Hatta bazı şarkılarımızda bile bu tarz bir yaşam biçimi görülmektedir. Çok fazla müzik (ben sanatsal müzik dinliyorum) kültürüm olmadığı için aklımda çok fazla şarkı yok, ama " Bas bas paraları Leyla'ya, bir daha mı geleceğiz dünyaya" şeklinde bir müzik anlayışı anlatmak istediklerimizin anlaşılması açısından yeterli olacaktır.

Bu akımlar sebebiyle lise yıllarından itibaren hayatı ciddiye almadan büyüyen bir nesil yetişmekte, liseyi bitirip bir şekilde üniversiteye yerleşen gençler bu felsefeyi buralarda çok daha rahat devam ettirebilmektedir.

Yaşam amaçları zevk almaya yönelik olan bu gençler bu yolda karşılaştıkları engelleri aşmak için her türlü yasal olmayan eylemi, ahlaki sorumluluktan uzak davranışı sergileyebilmekteler.


Bu tipler genelde maddi sorun yaşamayan, çocukluktan beri her istedikleri gerçekleştirilen, bencil ve sadece kendini seven başkalarını kendi çıkar ve arzuları için kullanan doyumsuz kişilerden oluşuyor.

Aynı zamanda ahlâksız davranışlarını kişisel bir başarı gibi sunan, bu davranış biçimleri ile alenen gurur duyan kişiler bu akımları benimsemekteler.


Bu yaşam biçimi özellikle magazin dünyası diye nitelendirilen, ahlâki değerleri hiçe sayan ünlü insanların yaşam biçimleri olarak da göze çarpmakta. Her hafta sevgili değiştiren, vaktiyle gazino ve barlarda işi ceket yakmaya kadar götüren bu insanlar, hazzın her türlüsünü tatma konusunda tabak kıracak kadar ileri gitmişlerdir.

Bu bir tarafta maddi rahatlıktan kaynaklanan, bir taraftan ise gerçek sevgiden yoksun olmaktan dolayı ortaya çıkan bir sorun. Gerek arkadaş, gerek aile çevresinde sevgi yerine zevke dayalı bir yaşam biçimi oluşturan bu insanlar, zevkin bittiği yerde bir sonraki aşama olan mazoşist ve sadist eylemleri ortaya çıkarmaktadır.


Netice itibarıyla bu tarz felsefe akımları, Günümüzde Dünya için bir sorun olmaya başlamış, aynı zamanda Türkiye de bu sorundan nasibini almıştır, almaktadır. Müslümanların bu konuda daha dikkatli olmaları gereklidir, bu tarz düşüncelerin temelinde sevgisizlik yatmaktadır. Bu sebepten aile içi ilişkilere gereken önem verilmelidir.

Fi Emanillah...

3 Ocak 2010 Pazar

Selamun Aleyküm.

Kem, küm. Elbette birşeyler yazmam gerekecek, yazmalıyım ama bunun için henüz erken.