15 Temmuz 2010 Perşembe

Ben bu yazıyı kendime yazdım.

Saat 04:48 Ankara yolundayım hayatımdaki en sıkıcı otobüs yolculuklarından birisi. Yan tarafımda 11 numaralı koltuk. Yan tarafımda iki kadın kucaklarında 2 çocuk. 4 lü bir sohbet.

Otobüs tamamen dolu boş koltuk yok. Ankaraya kalan mesafe 100 km ve yine her zamanki ankaraya sabah'ın ilk ışıkları ve ankara da girişinde bizi sis kaplıyor. Yollarda birkaç hususi aracın dışında otobüsler ve kamyonlar var.

Düşündüm de acaba yaşlanıyor muyum ? Tahammülsüz mü oluyorum. Duyarsız mı ya da?

Belki de hepsi ya da hiçbiri .
Hayat gerçekten başka planlar yaparken başımıza gelenler mi sadece. Gerçekten yaptığımız planlar doğrultusunda mı yaşıyoruz yoksa başımıza gelenlere uyum sağlayarak mı.

Yaşam peki yaşam ne. 9 ay bir canlının vücudunda kalıp sonrasında bebeklikten başlayarak bir süreç geçirip. 6-7 yaşlarında okula başlayarak her sabah okula gidip akşam gelip ödev yapıp biraz televizyon biraz oyun derken belli yaşlarda belli kararlara uyarak. Kararlar alarak demiyorum zira o kararları birileri bizim yerimize alıyor zaten. Kararlara uyup...

Neyse kahve servisi de başladı.

Tuhaf bir şey oldu bugün. Yolculuğun üçüncü saatinde çay istedim su çektim dedi hostes. O zaman meyve suyu lütfen dedim. Vişne suyu verdi sağolsun. Tabi bardak kaldı önümde. Ardından çay istedim onu da verdi ama daha önceki vişne suyu bardağını kaldırmadı. Bende koltuğun üst kısmına tutuşturdum. Ve bir anlık ihmalkarlığım bardakta kalan son birkaç damlanın pantolonuma dökülmesine sebep oldu.

Sıra bana geldi "ne içersiniz" diye soruyor. Çay içerim ben. Çocukluğumdan beri çay içtim hep.

Geldim sevgili dostlar çayımı da aldım elime . Dua edin dökmeyeyim.

Solumda ki 2 kadından bahsediyordum. 2 kız kardeş. Çocuklar büyük olanın. Diğerleri teyzeleri. Tahminen 30 yaşına yakın. Çocukların annesi ise 40 lı yaşlarda. Ankara da bulunan ablalarını ziyarete gidiyorlar. İstanbulda oturuyorlar ama aslen ordulular. Onların bir önünde yine 2 kadın var. Birisi iş için gelmiş öğlene geri dönecek. Diğerini bilmiyorum.

Aklıma geldi biran için diğeri doktora gidecek yazacaktım. Üniversite zamanımda memleketten ankara ya gelirken bizim orada genelde gece 12 arabalarında en az 5-6 yolcu bulunurdu ki bunlar ankara ya şifa aramaya gidenlerdir. Her halllerinden anlayabilirsiniz doktora gittiklerini. Daha otobüse binmeden muavine ben falanca hastaneye gidecem nerede inecem demeye başlarlar. Yaşları aksi bir durum olmadığı sürece 50 ve üzerindedir.


Ahh yine üniversite dedimde aklıma babamla ilk kayıt yaptırmaya gittiğimiz gün geldi. Üniversite yerleştirme sonucu gelmiş karadeniz bölgesinde bir il kazanmışım. Karamandan kalk Samsuna git sen. Ve babam'ın yaptığı gibi her şeyi ilk yap. Kayıt tarihleri 6 eylülde başlıyor. 5 eylül pazar günü bir akraba'nın düğününden gel. Ikindi saatleri hadi gidelim de ve atla trene konyaya git. Oradan ankara oradan samsun. Konyaya var sorun yok ama konya'dan sonra ankaraya en erken gece 2 de araba bul. Bekle 3-4 saat. Şimdiki gibi ne twitter ne facebook ne doğru dürüst internet yok.

Babam için sorun yok. Sabırlı adam . Bir de çay buldu bilet aldığımız otobüs şirketinin yazıhanesinde. Sınırsız çay. Ahhh çay dedim de. Hep çay içtim ben hep çay içerim.


Neyse bindik gece 2 de Allah'tan git gel konya 6 saat. Böyle olunca sadece ankara 3 saat oluyor. 5 te aştideyiz. Vayyy anam otogara bak. Bizim karaman otogarının kaç katı. Ne kadar büyük. Babam elimden tutacak neredeyse. Kaç kat olduğu belli değil .. Çıkıyoruz üst kata. Samsuna bir bilet. Dolu be abi. Eee napacaz 9 da var: olmaz . O sırada bir simsar abi gel bizde var. Ama yoldan kalkacak. Haydaaa tut şimdi tekrardan Aşağıya in. Nereden baksan 500 metre. Ve sabah'ın 5 buçuğu zaten kafam dönmüş sarhoş gibiyim. Çaresiz gittik. Bindik. Başımı yastığa koydum uyudum..

Bunları size neden anlatıyorsam....


Az önce çok konuşan 30 yaşındaki kız hostese çöpü verirken bardakta kalan birkaç hostes'in gömleğine döktü. Adalet sen işgüzarlık yapıp benim boş bardağımı almaz ve üzerime dökülmesine sebep olursan işte.

Bu arada saat 05:!4 oldu .. hava bildiğin aydınlandı.

Ankara ya gelince kendimi evimde gibi hissediyorum. Kurak ve soğuk. Soğuk dedim de çay içerim ben. Hep çay içtim. Soğuk olduğu için belki de.

Şehirler arası otobüs yolculuğu hep istediğim şeydi. Şimdi sanki yorgunum gibi ama yoo. Hala eğlenceli.

Bunları size neden anlatıyorsam. Hadi yattım ben saat de zaten 05:17 oldu. Bari bi 40 dakika uyuyum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder